Bu Blogda Ara

30 Eylül 2011 Cuma

VARSIL HAYATLARIN YOKSUL RUHLARI

Çılgınca çalışan bir beyin ve emrinde kocaman bir beden... Gün boyu hiç durmaksızın çalışan, yorulmak bilemyen organlar dinlenmekten korkar oldu. Her ne zaman dinlenceye vakit ayırmak isteseler, olur da alışıverirsek bu dinlenme denilen hisse bir daha nasıl isteyerek kendimizi yorabiliriz demeye başlıyorlar. Hem sıfırdan başlanmış bir hayatta üstelik yolun başındayken nasıl olur da bir nefeslik mola verilir? Önce hak etmek gerek!

Kurallar vardır herkes için geçerli kurallar. İşte o kuralların en ağırlarıyla sınadığım bu nefis terbiyeciliğine yeni hedefler seçmeye başladım. Çevremde olup bitenlere inat insanları bir bir alıştırıyorum disiplin ruhuna, kurallarla yaşamaya. Hepimiz eşit isek senin benden bir farkın yoksa en az benim kadar senin de uyman gerekiyorsa bu ortakçıl yaşama, isteklerimi geri çevirme lüksün yok. Olmamalı. Benimle yaşamaya başalayan herkes kadar ruhum, nefsim, bedenim de seninle yaşamaya alışmalı. Ortak karar alırken karşılıklı obur dallarımızı kırmalıyız ki; gayelerimiz gerçek olsun. Nefsimi yorduğuma, seni çektiğime, seni sinirlendirdiğime değsin.

Ömür kısacık bir yolmuş, kimileri yaşar da söyler kimileri ise duyar da anlatır. Bana göre ömür bildiğin kadar uzun, bilmediğin kadar kısa. Bilirsin ki, hayatta öğrenip gerçeğe dökebileceğin milyonlarca şey var. Ne hayat sana vermek ister ne de sen ondan peşin peşin alabilirsin istediklerini. İşte bu sürece kısaca hayat mücadelesi deyip geçiveriyoruz. Bir de bilmediklerini aramama ihtimalini düşün. Söylemek bile dilimi yoruyor :) Bilmediğin, varlığından haberdar olmadığın bir şeyi arama, bulma faaliyetine geçemezsin. Böylece zahmetsizce bir günü diğerine denk hayatlar, fotokopi makinesinden çıkmış sayfaların tükenişi kadar çabuk tükenip giderler. Al sana kısacık, kalbim kadar tertemiz bir ömür. İçeriğinin ne önemi var değil mi? Farkına varılamamış güzelliklerin, akılları çılgına çeviren bilgilerin yoksunluğunu hiç hissetmemiş kalpler neden sızlansın. Belki de bu sebeple hayat düşünenlere, bilenlere, soranlara, çok konuşanlara çok ama çok zor. Belki de bu yüzden çağın vebası stresi son yüz yılda keşfedip ruhumuzun en derin köşesine kazıyıverdik.

Hiç yorum yok: