Bu Blogda Ara

24 Ocak 2012 Salı

İÇİMDEKİ KAVAKLARI KESEMEDİLER





"Zaten olmadı bunlar", dediğim yıllar hiç bitmedi. Ne zaman seni dinlesem ölmeyen hislerim geliyor aklımın kıyılarına. Rüzgarın önünde takılıp gelenlerimin yağmur, kış kokusu hiç bitmedi. Ne zaman baharları çağırsam kışlar hiç yaşanmamış oluyor.

Kavakların suçu değildi bedeninden çıkan tüylü polenler ama bir bir kesip uzaklaştırdılar hayatlarımızdan. Şehirlerin şehir olmayan yerlerine terk edilen, tarla başlarında sınır olmaktan öteye geçirilemeyen kavakların tek suçu DOĞRU olmaktı. Kimseye gölge olmadan burnunun dikine uzayan, tepesine insan elini asla değdirmeyen kavaklar... Bahçemizdeki kavaklar yağmurlu gecelerin arkadaşı rüzgarda cama kollarını uzatır kötü sesli şarkılar söylerdi. Yapraklarının alkış sesleri ölmeyen aşkalar kadar derin ve hiç yaşanmamış kadar hayal.

Hayatımın en zor en alışılması güç hislerine katlanmak zorunda bu kalbim. İçimdeki kavaklara saldıranlara karşı savaşıyorum. Gölgelerle savaşmak kadar imkansız ve bir o kadar çaresiz. İnatçı, hırçın, öfkeli, tatlı acı bir ruh... Oysa aynı Anadolu topraklarına doğmuştuk. Ne oldu da içime girdi bu dik başlılık? Neden diğerleri gibi olmak yerine çok sorguluyor bu beyin? Soyutlanmış kavak ağaçları bile yalnız kalamamışken, içimde kalanları hala kesmemişlerken kendime kaçma vakti geliyor.

Hiç yorum yok: